Cuma, Mart 03, 2006
Cahil Cesareti
Almanya'dan döneli nerdeyse 25 yıl oldu. Bazı alışkanlıklardan hala kurtulamadım. Almanya'da bir bankaya giderseniz bankoda beklersiniz güleryüzlü bir bey veya hanım gelir "Buyrun size nasıl yardım edebilirim ?" diye sorar. Sizin insiyatif almanız pek hoş karşılanmaz. 25 yıl geçmiş, sistemler değişmiş olsa da ben hep bir memur bana gelsin "Buyrun" desin diye beklerim. Olur a memurun işi vardır daha bitirmemiştir kafasını karıştırmak terbiyesizlik olur.
Dün daha tam modernleşemeyen eski bankalarımızdan birine gittim. Numara alma sistemi bütün bankalara girdi. Numaramı aldım oturdum. Bekliyorum. Medeniyetten biz de yavaş yavaş nasibimizi alıyoruz. Numara bir türlü ilerlemiyor. İki gişe çalışıyor. Aradan, bankacıları tanıyan müşteriler para uzatıyor, selamlaşıyor, göz kırpıp fısıldaşıyorlar. Burada da sistem resmi, gayrıresmi olarak kendi akışını sürdürüyor. Sonunda benim numarama sıra geldi.
Ben gişeye vardığım an benim yurttaşım benden önce yetişmiş işini görüyor. O kimseyi tanımıyor ama cesur. Başı örtülü belki benden biraz ufak ama uyanık bir Anadolu kadını. Daha önce bir dilekçe vermiş cevabını soruyor. Defterlere bakıyorlar bulamıyorlar memur amirine soruyor. Amiri başka defterlere bakmasını öneriyor. Ben de yandaki numaratöre bakıyorum. Benden sonraki kişiler yan gişede işlerini bitirip gidiyorlar. Memur kız hiçbir yerde cevap bulamadan geldi. Kadın artık gidecek diye düşünürken. "Kızım müdürünüze sorun ben iki ay önce verdim dilekçeyi ne yapmam gerektiğini söylesin" demez mi? Müdür memura "Kızım aşagıda alttaki çuvallara bak bakalım" dedi. Memur gene yok oldu. Bir zaman sonra elinde bir zarfla çıkageldi. Kadına "Bravo başardınız. Ben olsam başaramaz giderdim" dedim. Kadının bana verdiği cevap esas beni etkiledi. "Benim okumam yazmam yok. Bir de okumuş olsa idim".
Bu sefer kadına hesap açamak için daha uzun işlemler başladı. Kendi kendime düşündüm. Biz okuduk da ne oldu. Okuduğuma göre kadından birşeyler öğrenmeliydim. Yan gişeye yanaştım durumumu anlattım. O gişede de beni araya soktular.
Gişelerde numaratörlerin neden ilerlemediğini şimdi anlamışsınızdır sanırım.
Pazartesi, Şubat 13, 2006
İstanbul'u ilk görüşüm.
Aşağıdaki 1956 yılına ait bulduğum resimler bana gene eskileri çağrıştırdı:

1956 yılı olduğunu tahmin ediyorum. Eskişehir'de tatilde olduğum sırada, dedem mal almak için İstanbul'a giderken beni de götürdü. Toros mu yoksa Ankara ekspresi miydi şimdi tam bilemiyorum. Eskişehir'den gece bindik. Bir kompartmanda yer bulduk. Benim uykum geldi tabii. Beni bavulların konduğu yere çıkarttılar. İlk defa kuşetli ile seyahat etmek zevkine erdim. Hatırımda kalanlar: Sabaha karşı İzmit cıvarında uyandığım ve pişmaniye satıcılarını işitip gördüğüm. Sonra denizle ilk tanışmam. Pendik geçildikten sonra hat boyunca yeşillikler ve deniz kenarında yer yer görülen güzel yalılar. Şimdi düşünüyorum da Küçükyalı'da fıstık çamları ile dolu olan şimdi de sık sık gittiğimiz çay bahçesini o zaman görmüştüm gibi geliyor. Eskiden orada plaj da vardı.
Haydarpaşa garı ve vapur da beni çok etkilemişti. Bir de Yeni Camii merdivenlerinden İran Şahı ve Menderes'i üstü açık bir araba ile geçerken izlediğimizi hatırlıyorum. Sirkeci civarını otobüs yazıhaneleri ve müşterileri otobüse bindirmek için uğraşan çığırtkanlar da aklımda kalmış. Bir de merdivenleri ile çok dik bir yokuş hatırlıyorum. Salı pazarında Cihangir'e yükselen merdivenler olsa gerek. Sultanhamam'da köşede eski yapı banka da ben de iz bırakmış dedemin hesabı o bankadaydı anlaşılan.


1956 yılı olduğunu tahmin ediyorum. Eskişehir'de tatilde olduğum sırada, dedem mal almak için İstanbul'a giderken beni de götürdü. Toros mu yoksa Ankara ekspresi miydi şimdi tam bilemiyorum. Eskişehir'den gece bindik. Bir kompartmanda yer bulduk. Benim uykum geldi tabii. Beni bavulların konduğu yere çıkarttılar. İlk defa kuşetli ile seyahat etmek zevkine erdim. Hatırımda kalanlar: Sabaha karşı İzmit cıvarında uyandığım ve pişmaniye satıcılarını işitip gördüğüm. Sonra denizle ilk tanışmam. Pendik geçildikten sonra hat boyunca yeşillikler ve deniz kenarında yer yer görülen güzel yalılar. Şimdi düşünüyorum da Küçükyalı'da fıstık çamları ile dolu olan şimdi de sık sık gittiğimiz çay bahçesini o zaman görmüştüm gibi geliyor. Eskiden orada plaj da vardı.
Haydarpaşa garı ve vapur da beni çok etkilemişti. Bir de Yeni Camii merdivenlerinden İran Şahı ve Menderes'i üstü açık bir araba ile geçerken izlediğimizi hatırlıyorum. Sirkeci civarını otobüs yazıhaneleri ve müşterileri otobüse bindirmek için uğraşan çığırtkanlar da aklımda kalmış. Bir de merdivenleri ile çok dik bir yokuş hatırlıyorum. Salı pazarında Cihangir'e yükselen merdivenler olsa gerek. Sultanhamam'da köşede eski yapı banka da ben de iz bırakmış dedemin hesabı o bankadaydı anlaşılan.
Cumartesi, Aralık 10, 2005
Yenimahalle-Ankara'da geçen 8 yılım ( 1956-1963)
Yenimahalle 1950'li yıllarda belediye reislerinden Ragıp Tüzün tarafından gerçekleştirilmiş ilk ve başarılı toplu konut projesidir. İlkokul 4-5. sınıfları Barbaros İlkokulu'nda, ortaokulu Yenimahalle Kız Lisesi'nde(YKL), liseyi yeni açılan Mustafa Kemal Lisesi'nde okudum (MKL).

Oturduğumuz ev Miralay Nazım bey sokakta ve Barbaros İlkokulu'na çok yakındı. 8 yılım bu sokakta geçti. Mahallemizde hemen hemen herkes birbirini tanırdı. Hatırlayabildiğim kadar sokağımızda oturan arkadaşları ve evlerini işaretledim. 40 yılı aşan bir zaman sonrasında bazı isimleri çok zor hatırladım. Bu sokakta her türlü yaramazlık yapılır ve gündüz gece her türlü oyun oynanırdı.

Mustafa Kemal Lisesi öğretmenleri ve beraber okuduğumuz arkadaşlarımla benim yaşamımı şekillendiren okul oldu. Ne yazık ki üç, dört arkadaş dışında biraraya gelmek bir daha mümkün olmadı

Oturduğumuz ev Miralay Nazım bey sokakta ve Barbaros İlkokulu'na çok yakındı. 8 yılım bu sokakta geçti. Mahallemizde hemen hemen herkes birbirini tanırdı. Hatırlayabildiğim kadar sokağımızda oturan arkadaşları ve evlerini işaretledim. 40 yılı aşan bir zaman sonrasında bazı isimleri çok zor hatırladım. Bu sokakta her türlü yaramazlık yapılır ve gündüz gece her türlü oyun oynanırdı.
Mustafa Kemal Lisesi öğretmenleri ve beraber okuduğumuz arkadaşlarımla benim yaşamımı şekillendiren okul oldu. Ne yazık ki üç, dört arkadaş dışında biraraya gelmek bir daha mümkün olmadı
Pazartesi, Aralık 05, 2005
Pasaportumdaki Damgalarla 1971-1983
Eski pasaportumdaki damgaları değerlendirerek 12 yılımı kayda geçirdim.
DAMGALAR
28/03/71 | Çıkış | Uzunköprü-Bremen | Tren | |
15/01/72 | Giriş | Hannover-Esenboğa | Uçak | Behlül Or |
29/01/72 | Çıkış | Yeşilköy-Hannover | Uçak | |
05/08/72 | Giriş | München-Yeşilköy | Uçak | Kaza dönüşü |
24/08/72 | Çıkış | İstanbul-Marsilya | Gemi | Karadeniz |
22/04/73 | Giriş | Stuttgart-Yeşilköy | Uçak | VW Garajda |
19/05/73 | Çıkış | Yeşilköy-Stuttgart | Uçak | |
31/05/74 | Giriş | Frankfurt-Esenboğa | Uçak | VW Knoeppler'de |
26/06/74 | Çıkış | Yeşilköy-Frankfurt | Uçak | |
03/07/75 | Giriş | Dereköy | VW | Oto ile Varna-Burgaz |
22/07/75 | Çıkış | Kapıkule | VW | Kuşadası-Edirne |
11/06/76 | Giriş | Kapıkule | VW | Oto ithali |
29/07/76 | Çıkış | Esenboğa-Frankfurt | Uçak | |
11/06/77 | Giriş | Kapıkule | R5 | |
03/07/77 | Çıkış | İpsala | R5 | Annemlerle Almanya'ya |
19/12/77 | Giriş | Esenboğa | Uçak | |
01/01/78 | Çıkış | Esenboğa | Uçak | |
03/10/78 | Giriş | Kapıkule | R5 | Nedret'le |
17/11/78 | Çıkış | Kapıkule | ||
18/11/79 | Giriş | Yeşilköy | Uçak | VW Satış |
16/12/79 | Çıkış | Esenboğa | Uçak | Arsa alış |
15/12/80 | Giriş | Esenboğa | Uçak | |
06/01/81 | Çıkış | Yeşilköy | Uçak | |
11/06/81 | Giriş | Kapıkule | R5 | Ürgüp-Göreme |
27/07/81 | Çıkış | Kapıkule | R5 | |
12/10/81 | Giriş | Kapıkule | R5 | Turgut Tüfekçi |
13/02/82 | Çıkış | Dereköy | R5 | Bijon , Zincir, Buz-Kar |
07/04/82 | Giriş | Kapıkule | VW | Bükreş-Rusçuk -R5 Nuri'de |
06/07/82 | Çıkış | Dereköy | VW | Oto Triptik doldu - Eska komputer |
26/07/82 | Giriş | Kapıkule | VW | |
23/10/82 | Çıkış | Kapıkule | VW | Şule ile |
22/11/82 | Giriş | Kapıkule | R5 | VW Şükrü'de |
25/03/83 | Çıkış | Kapıkule | R5 | Wiesbaden'de bitti hurdaya gitti |
10/04/83 | Giriş | Yeşilköy | Uçak | |
15/07/83 | Kati dönüş eşyaların gümrükten alınması | |||
Pazar, Ekim 23, 2005
Yaşamın kıymetini bilmek gerek
Yaşam çok güzel

16 Ekim Pazar günü bağırsak kanaması geçirdim. Pazartesi günü kolonoskopi yaptırmayı düşünürken. Pazartesi sabahı kan kaybından ambülansla hastahaneye yatmam gerekti. Mide bulantısı ve ter boşanması ile kalp krizine benzerlik gösteriyordu fakat göğüs kafesinde baskı ve ağrı yoktu. Ambülans gelinceye kadar kanda hemoglobin değişiminin de bu belirtileri gösterdiğini bilmediğimiz için kalp krizinden de endişe ettik. Ambülansla gelen doktor bizi rahatlattı. Yolda EKG çekildi.
Hastahanede acil kısmında ilk tetkikler yapıldı. Hastahanede yatmama ve kolonoskopi yapılmasına karar verildi. Bağırsakların boşaltılması işlemi başladı ve kan kayboldu. Kolonoskopi yapılıncaya kadar kanamanın sebebi belirsiz. İnsanın aklına kötü şeyler geliyor. Her şey olabilir. Ertesi gün öğlen vakti kolonoskopiye girdik. Hemoglobin değerlerim 16 larda olduğu için hoca kolon kanaması fikrine pek ısınamadı. Mide çıkışında da vişne çürüğü renkli kanama olabileceğini söyleyerek kusup kusmadığımı ve içinde kan olup olmadığını öğrenmek istedi o kadar çok kan çıkmaması gerektiğini söyledi . Acilde kustum ama hiç kan yoktu.
Kolonoskopi de ilk görüntüler her şeyi aydınlattı. Raporda da görüldüğü gibi vertikül denilen cep oluşumlarında olan kanama yüzünden bol miktarda siyah renkte kan pıhtıları etrafı kaplamıştı. Ben herşeyi görüyorum ama nerde dolaştığımızı ve ne sonuca varılacağını tahmin etmem mümkün değildi. Hoca siz haklıymışsınız divertikül kanaması dedi ve kötü bir oluşumun burda gelişmediğini ve polipe rastlanmadığını söyledi. Böylece rahatladık. Yeni bir kanama riskini önlemek için iki gün hastahanede gözetim altında kalmamın gerektiğini söyledi. Gene kanama olursa kanı kesmek için o damarın yakılabileceğini öğrendik. Hemoglobin değerleri kararlılık gösterdiği ve kanama da olmadığı için bir gün sonra 19 Ekim Çarşamba günü taburcu oldum. Perşembe ve Cuma günleri evde kuvvet topladım. Kendimi çok iyi hissediyorum.
Son gece yaptırdığım testlerde kan şekeri ve yağları ile PSA testinin de normal sınırlar arasında çıkması moralimi çok düzeltti.
Yaşamıma böylece önemli bir sayfa daha eklenmiş oldu.


16 Ekim Pazar günü bağırsak kanaması geçirdim. Pazartesi günü kolonoskopi yaptırmayı düşünürken. Pazartesi sabahı kan kaybından ambülansla hastahaneye yatmam gerekti. Mide bulantısı ve ter boşanması ile kalp krizine benzerlik gösteriyordu fakat göğüs kafesinde baskı ve ağrı yoktu. Ambülans gelinceye kadar kanda hemoglobin değişiminin de bu belirtileri gösterdiğini bilmediğimiz için kalp krizinden de endişe ettik. Ambülansla gelen doktor bizi rahatlattı. Yolda EKG çekildi.
Hastahanede acil kısmında ilk tetkikler yapıldı. Hastahanede yatmama ve kolonoskopi yapılmasına karar verildi. Bağırsakların boşaltılması işlemi başladı ve kan kayboldu. Kolonoskopi yapılıncaya kadar kanamanın sebebi belirsiz. İnsanın aklına kötü şeyler geliyor. Her şey olabilir. Ertesi gün öğlen vakti kolonoskopiye girdik. Hemoglobin değerlerim 16 larda olduğu için hoca kolon kanaması fikrine pek ısınamadı. Mide çıkışında da vişne çürüğü renkli kanama olabileceğini söyleyerek kusup kusmadığımı ve içinde kan olup olmadığını öğrenmek istedi o kadar çok kan çıkmaması gerektiğini söyledi . Acilde kustum ama hiç kan yoktu.
Kolonoskopi de ilk görüntüler her şeyi aydınlattı. Raporda da görüldüğü gibi vertikül denilen cep oluşumlarında olan kanama yüzünden bol miktarda siyah renkte kan pıhtıları etrafı kaplamıştı. Ben herşeyi görüyorum ama nerde dolaştığımızı ve ne sonuca varılacağını tahmin etmem mümkün değildi. Hoca siz haklıymışsınız divertikül kanaması dedi ve kötü bir oluşumun burda gelişmediğini ve polipe rastlanmadığını söyledi. Böylece rahatladık. Yeni bir kanama riskini önlemek için iki gün hastahanede gözetim altında kalmamın gerektiğini söyledi. Gene kanama olursa kanı kesmek için o damarın yakılabileceğini öğrendik. Hemoglobin değerleri kararlılık gösterdiği ve kanama da olmadığı için bir gün sonra 19 Ekim Çarşamba günü taburcu oldum. Perşembe ve Cuma günleri evde kuvvet topladım. Kendimi çok iyi hissediyorum.
Son gece yaptırdığım testlerde kan şekeri ve yağları ile PSA testinin de normal sınırlar arasında çıkması moralimi çok düzeltti.
Yaşamıma böylece önemli bir sayfa daha eklenmiş oldu.
Salı, Eylül 20, 2005
Uydudan Hamamönü
Bir ayda çok şey değişiyor. Çocukluk yıllarımı anlatırken oturduğumuz yeri gösteren harita bulmakta zorlanmıştım. Uydu resimleri bulanıktı. Bir haftadan beri Ankara için temiz uydu resimleri var. Ankara kalesi burcundan çektiğim resimle uydu resmi beraberce güzel bir anlatım sağlıyor. Uydu resimleri Yenimahalle'de geçen gençlik yıllarımın anlatımında da bana çok yardımcı olacak.

Yukardan aşağıya doğru çarpı işaretlediğim yerler:
Ankara Kalesi'nin burcu; Arslanhane Camii; Karacabey Hamamı
İstiklal İlkokulu; Oturduğumuz ev; Hacettepe Parkı
Çevreyi bilenler Doğumevi ve Dörtyol'u çabukca bulacaklardır. Kurtuluş stadının bulunduğu yerde bir açıkhava sineması vardı. Samson ve Dalila filmini burda seyrettiğimi çok iyi hatırlıyorum.
Mavi Çizgi Fotoğrafı çektiğim kale burcundan Kurtuluş istasyonuna bakan doğrultuyu gösteriyor.
Yukardan aşağıya doğru çarpı işaretlediğim yerler:
Ankara Kalesi'nin burcu; Arslanhane Camii; Karacabey Hamamı
İstiklal İlkokulu; Oturduğumuz ev; Hacettepe Parkı
Çevreyi bilenler Doğumevi ve Dörtyol'u çabukca bulacaklardır. Kurtuluş stadının bulunduğu yerde bir açıkhava sineması vardı. Samson ve Dalila filmini burda seyrettiğimi çok iyi hatırlıyorum.
Mavi Çizgi Fotoğrafı çektiğim kale burcundan Kurtuluş istasyonuna bakan doğrultuyu gösteriyor.
Cuma, Eylül 16, 2005
Görmeyen Gözler
Bu resim çok beğenildi. Bir gün Cengiz Caner kardeşim sayfamıza koymamız için eski günlerden kalma fotoğraflar getirdi. Bu resim de aralarında idi. Ben bu resimdeki çarpıcılığı nerdeyse bir yıl kadar fark edemedim. Bir gün kafamda bir şimşek çaktı. Bu resimdeki derinlik, kurgu herşey mükemmeldi. Resim kalitesi de fena sayılmazdı. Otobüsün burnu, perdeleri bulunduğu durum çok şey anlatıyordu. 196o öncesi burunsuz otobüs yoktu. Bütün otobüsler burunlu idi. Plakalar da yanlız bir numara idi. Plakalarda şehir kodunun yer alması da bu yıllarda oldu.
Elinde jalon ve mira taşıyan gençler resme başka bir hava veriyorlar. Şükrü Dedeoğlu da kompozisyonu tamamlıyor.
Yaptığımız toplantılarda bu resmin konuşulduğunu çok duydum. Bu tip resimler bulmamı salık veren çok oldu. Ben bu resmi bir yıl boyunca fark edemedim. Birşeyi arayıp bulmak gerekmiyor bazen. İnsan yanındaki güzellikleri görmüyor çoğu zaman, ama arıyor ne aradığını bilmeden.